25 Kasım, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak kabul edilmiştir. 25 Kasım,Mirabelkızkardeşlerin vahşi bir şekilde katledildikleri, utanç gününün ve insanlık ayıbının yıl dönümüdür.
Ne yazık ki bu utanç ve ayıp hâlâ giderilememiştir. Özellikle ülkemizde kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda önemli bir mesafe kat edilememiştir. Hatta rakamların ortaya koyduğu üzere daha da geriye gitmektedir. Dünya Ekonomik Forumu 2018 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre 149 ülke içerisinde 130’uncu sırada olan ülkemizde, ömrü boyunca cinsiyete dayalı şiddete maruz kalma olasılığı değerlendirmesinde yüzde 42 ile OECD ülkeleri içerisinde en kötü durumdaki ülkelerden birisidir.
Ulu Önder Atatürk, kadınlarımızla ilgili “Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın” demiştir. Atatürk’ün bizlere miras bıraktığı bu sözün karşılığı ne acıdır; günümüz AKP iktidarınca anlaşılamamıştır. Kadınlar omuz üstünde tutulmak bir yana, ekonomi, siyaset, eğitim başta olmak üzere birçok alanda eşitsizliğe ve ayrımcılığa uğramakta, hatta can güvenlikleri bile sağlanamamaktadır. Ülkemizde kadına yönelik şiddet oranları en yüksek rakamlara ulaşmış, kadınlar özellikle AKP iktidarı boyunca Cumhuriyet ile birlikte kazandığı tüm hakları kaybeder bir noktaya gelmiştir. Özellikle kadınlara yönelik ayrımcı söylemlerin devlet yetkilileri tarafından dile getirilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda atılan olumlu adımları boşa düşürerek, çelişkili bir durum ortaya çıkarmakta, ayrımcılık ve eşitsizliği meşrulaştıran bir ortam yaratmaktadır. “Türk kadınları evinin süsüdür”, “kadın erkek eşitliği fıtrata ters”, “kadının fıtratında erkeğe köle olmak var”, “annelerin annelik kariyeri dışında başka bir kariyeri merkeze almamaları gerekir”, “işsizlik oranları niye artıyor biliyor musunuz? Özellikle kadınlar arasında kriz döneminde işgücüne katılım oranı daha da artıyor” gibi söylemler kadınların ekonomik, toplumsal ve siyasi alanda eşit görülmediğinin bir itirafı olarak ortaya çıkmaktadır.
AKP iktidarı Kadınlara Eşitsizlik Sunuyor
Kadın-erkek eşitliğine inanmadığını her fırsatta dile getiren AKP iktidarı, kadınları ikinci cins olarak konumlandırmaktadır. Bu zihniyetin bir sonucu olarak kadınlara yönelik uygulanan politikalar bile adında kadın dahi olmayan bir bakanlık üzerinden yürütülmekte, kadınlar sadece “anne” ve “eş” rolleri üzerinden tanımlanmaktadır. Kadınları güçlendirecek politikalar yerine kadınlar güvencesiz istihdam alanlarında sıkışmakta ya da bakım emeği gibi nedenlerle istihdam dışında kalmaktadır. Kadınlar istihdamdan siyasete olmak üzere karar alma mekanizmalarına yeterince katılım sağlayamamaktadır.
TÜİK verilerine göre kadınların istihdam oranı yüzde 32,6 ile sınırlı kalırken, istihdam edilen kadınların yüzde 43’ü kayıt dışı ve güvencesiz işlerde çalışmaktadır. Yaklaşık 2 milyon kadın ise bakım emeği nedeniyle istihdama ya hiç dahil olmamakta ya da ayrılmaktadır. Özellikle genç kadın işsizliği hızla artış gösterirken, kadın işsizliği yüzde 15,5, genç kadın işsizliği yüzde 35,5 gibi kritik bir düzeye ulaşmıştır. 15-24 yaş arası kadınların yüzde 37,2’si de ne eğitimde ne de istihdamda yer almaktadır.